Varisson:
"Variste, Tanı, Tedavi ve Takip (3T) aynı hekimce yapılmalıdır"
Varis tedavisi, 2000 li yılların başında devrim niteliğinde bazı gelişmelere sahne olmuştur. Bu yıllarda Dr Min ve Dr Navarro tarafından, varise neden olan yetmezlikli toplardamarlar ilk kez ameliyatsız olarak lazer ablasyonla başarılı olarak kapatılmıştır. Yöntem, özellikle girişimsel radyoloji camiasında büyük bir hızla benimsenmiş ve tüm dünyaya yayılmıştır. Aynı yıllarda, lazer benzeri bir yöntem olan radyofrekans da, varis hastalarında yetmezlikli damarı kapatmak için kullanılmış ve aynı ölçüde başarılı olmuştur.
Bu yöntemler, önemli riskleri ve komplikasyonları olabilen, normal yaşama dönüş süresi uzun olan ve ciltte kalıcı izler bırakan, bu nedenlerden dolayı da hastalar tarafından istenmeyen klasik cerrahi operasyonlara (Ligation&stripping, SEPS vs) alternatif olarak geliştirilmiştir. Tedavilerde amaç, kaçak yaparak varislere neden olan damarları, kesiler yapıp ameliyatla almak yerine iğne deliğinden girerek damarı vücudun içinde yakmak ve vücudun doğal mekanizması ile birkaç ayda tamamen yok olmalarını sağlamaktır.
Yeni tedavi yöntemleri, klasik ameliyatları yapan cerrahlarca önceleri dirençle karşılansa da, yapılan çalışmalarda klasik varis operasyonlarından üstün oldukları kanıtlanmıştır. Tüm dünya da, eskiden ameliyat yapan cerrahlar da, bu yeni yöntemleri öğrenme ve uygulama çabası içindedir. Günümüzde, klasik varis operasyonlarının artık tamamen terkedilme yolunda olduğunu söyleyebiliriz.
Lazer ve radyofrekanstan sonra, buhar, MOCA ve zamk gibi kaçak yapan damarı kapatmaya yönelik başka yöntemler de geliştirilmiştir. Bu yöntemleri uygulamak daha basittir ve klinik sonuçları oldukça iyidir. Ancak, uzun dönem sonuçları bilinmemektedir ve damarı kapatma konusunda iyi yapılmış bir lazer ya da radyofrekans kadar güvenli olmaları zor görünmektedir.
Varise neden olan damarları ameliyatsız olarak tedavi eden bu yöntemler dışında, varislerin kendi tedavisinde de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Varisleri ilaçla büzen klasik skleroterapi, yerini büyük ölçüde ultrason rehberliğinde yapılan köpük skleroterapisine bırakmıştır. Bu yöntemde, kullanılan köpük, skleroterapiye göre 3-4 kat daha kuvvetli olduğundan hem iri varisler de tedavi edilebilmekte hem de köpük ultrasonla görülebildiğinden istenilen damara yönlendirilebilmektedir. Bu da işlemin daha emniyetli ve etkili olmasını sağlamaktadır.
Büyük varislerin tedavisinde sık kullanılan kesip alma yöntemi (varisektomi, pake eksizyonu), günümüzde iğne deliklerinden yapılabilmektedir. Miniflebektomi adı verilen bu yöntemde, ultrason rehberliğinde varislerin çevresine sıvı verilerek varisteki kan boşaltılmakta ve sönerek iyice küçülen varisler iğne deliklerinden kesisiz ve dikişsiz olarak dışarı alınabilmektedir.
Sonuç olarak, son yıllarda varis tedavisindeki yenilikler, hem venöz yetmezliğin hem de bunun sonucu oluşan varislerin lokal anestezi altında, iğne deliklerinden ağrısız olarak yapabilmemizi sağlamıştır. Varis hastalarının tedaviden çekinmeleri için artık bir neden bulunmamaktadır.