top of page

Prof Dr Saim Yılmaz

"Variste standart tedavi artık cerrahi dışı yöntemlerdir"

 

Variste cerrahi tedavi, yüz yıldan uzun bir zamandır tüm dünyada yaygın olarak uygulanmaktadır. Ancak, 2000 li yıların başında geliştirilen cerrahi dışı yöntemlerin yaygınlaşmasıyla, gittikçe daha az yapılmaktadır ve bir süre sonra tarihe karışması muhtemeldir. Variste uygulanan cerrahi girişimleri iki grupta incelemek mümkündür:

1. Varisin nedeni olan venöz yetmezliğe yönelik girişimler: Bunlar, büyük safen ven yetmezliğinde uygulanan bağlama-sıyırma (ligation&stripping) ameliyatı ve perforan ven yetmezliğinde uygulanan perforan bağlama ameliyatı (SEPS) işlemleridir. Bağlama-sıyırma ameliyatında, kasıktan ve bacağın çeşitli yerlerinden kesiler açılır ve büyük safen ven parçalar halinde yolunarak dışarı alınır. Safen sinirin zedelenme riskine karşı, genellikle büyük safen venin dizden yukarı olan kesimi alınır, diz altı kısmı bırakılır. SEPS de ise, endoskopi kullanılarak laparoskopik yöntemle, cilt altındaki perforan venler bağlanarak kapatılır. 

Gerek bağlama-sıyırma, gerekse SEPS ameliyatları, tıpta on yıllardır uygulanan ve başarıları kanıtlanmış olan operasyonlardır. Ancak, her ikisinde de genel anestezi, hastanede yatış, normal yaşama geç dönme gibi sakıncalar ile her cerrahi operasyonda görülebilen yara, dikiş ve enfeksiyon riski gibi olumsuzluklar vardır. Ayrıca, özellikle bağlama-sıyırma ameliyatlarından sonra, %5 e varan derin ven trombozu (toplardamarda pıhtı) riski vardır ve en başarılı operasyonlardan sonra bile hastaların yaklaşık yarısında venöz yetmezlik tekrar eder. Venöz yetmezliğin ve dolayısıyla varislerin bu kadar sık tekrar etmesinin nedeni, cerrahinin yarattığı travma nedeniyle, vücudun dışarı alınan damarın yatağında yeni kıvrıntılı damarlar oluşturmasıdır. Ameliyat olmuş hastalarda, renkli Doppler ultrasonda kolayca görülen bu damarlara "neovaskülarizasyon" adı verilir. Neovaskülarizasyon, kapak içermeyen minik damarlardan oluştuğundan, kirli kan bu damarlardan geriye doğru akar ve hastada venöz yetmezlik tekrar eder, varisler yeniden çıkar. Bu tür hastalarda, neovaskülarizasyon alanları doğru tespit edilirse, ultrason rehberliğinde köpük skleroterapisi ile başarılı olarak tedavi edilebilir.

2. Venöz yetmezlik sonucu oluşan varislerin tedavisi: Bunlar, varislerin kesilerek dışarı alınması olan varisektomi ya da flebektomi ameliyatlarıdır. Bu ameliyatlarda, ciltten kesiler yapılarak büyük varisler alınır ve kesi yerleri dikilerek kapatılır. Bu yöntemde, hasta büyük varislerden hemen kurtulur, ancak bacağın çeşitli yerlerinde kalıcı dikiş izleri meydana gelir.

 

Günümüzde, bu yöntem hala kullanılmaktadır, ancak uygulama şekli tamamen değişmiştir. Artık büyük varisler, lokal anestezi altında ve cildi hiç kesmeden iğne deliklerinden dışarı alınabilmektedir. "Miniflebektomi" adı verilen bu yöntemde, önce büyük varislerin çevresine ultrason rehberliğinde serum verilir ve varislerin sönerek içlerindeki kanın normal damarlara geçmesi sağlanır. Daha sonra, kanı boşalan ve 1-2 mm lik damarlara dönüşen varisler, iğne deliklerinden dışarı alınırlar. Miniflebektomi yöntemi, kliniğimizde ultrason rehberliğinde ve köpük skleroterapisi ile birlikte uygulanmakta ve böylece, işlem daha etkili, kolay ve kansız olarak yapılabilmektedir

Ultrason rehberliğinde miniflebektomi ile ilgili bilimsel çalışmalarımız

Venöz yetmezlikte cerrahi tedavi yöntemleri ligation&stripping ile SEPS işlemleridir.
Varilerin geniş kesilerle alınması (pake eksizyonu) ciltte kalıcı izlere neden olabilir.

Varislerin geniş kesiler yapılarak alınması, ciltte kalıcı dikiş izi ve deformasyona (oklar) neden olur. Bu nedenle, büyük varisler miniflebektomi ile iğne deliğinden kesisiz olarak alınmalıdır.   

CERRAHİ TEDAVİ

bottom of page